Merhaba takipçilerim, bugün sizlere Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz ile yaptığım yazılı söyleşiyi yayınlayacağım. Önemli konulara değindik ve güzel bir iş çıktı ortaya. Lafı fazla uzatmadan sizleri Soru-Cevap ile baş başa bırakıyorum, keyifli okumalar. :)
Soru 1- Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 2035 yıllarında ulusal güç olarak alacağı pozisyonda Türk Donanması nasıl şekillenir ? Bu konu hakkında neler söylersiniz  ?
Cem Gürdeniz: " Devletimiz 15 yıl sonra tabii ki Milli Gelirini arttırmış, nüfusu artmış ve belkide planlandığı gibi ilk 10 ekonomi arasına girmiş olabilir. Dileriz böyle bir şey olur.
Tabii ki donanmalar Ekonominin bir fonksiyonudur, Türkiye şu anda Büyük bir Donanma kurma geleneğinğ, tecrübe birikimini ve insan gücü birikimini sağlayacak güçlü bir altyapıya sahiptir.
O nedenle 2035 yılında Akdeniz dışında, Anakaradan uzak üslerde konuşlanabilen, istenilen yerde ve zamanda varlık gösteren bir Donanmaya sahip olabileceğini ve demin sizlere tablosunu çizdiğim büyük bir devletin çıkarlarını güçlü bir şekilde koruyabileceğini  söyleyebilirim."
Soru 2- Bazı kesimlerce  Girit Adasının 3/4'ü aslında Türkiye'ye ait olduğu iddia ediliyor, bu iddialar doğru mudur, konu hakkında bir bilginiz var mıdır ?
Cem Gürdeniz: "Bu konu Dışişleri Bakanlığımızda bulunan  Devletler arası Hukuk Uzmanlarının ve "Devletler Arası Hukukta Egemenlik Devri"çatısı altında kendini geliştiren  üst düzey Akademisyenlerin cevap verebileceği bir konudur.
Çünkü Girit'in kaybından neredeyse bugüne kadar 100 küsür yıl geçmiştir. Bu nedenle bu sorunun cevabını ben Hukukçulara bırakıyorum."
Soru 3- Günümüzde  Lozan Antlaşması'nın tekrar gündeme gelme şansı var mıdır  ? Bir diğer önemli konu olan EGAYDAAK   üzerinden Türkiye ve Yunanistan arasında oturumlar düzenlenir mi ?
Cem Gürdeniz: "Ben Lozan Antlaşması'nın tekrar  gündeme geleceğini düşünmüyorum çünkü imza atan tüm devletleri bir daha bir araya getirmek gerekir ki bu günümüzde oldukça zor.
EGAYDAAK Konusunda ise zaten Lozan'ın mevcut hükümleri üzerinden Uluslararası Adalet Divanı veya Uluslararası Hakem Mahkemesine iki taraf da kabul ederse götürülebilecek bir konudur.
Ama bu konuda Yunanistan'ın bir niyetinin olmadığını biliyoruz onun için bu konu tamamıyla siyasi bir konudur. O yüzden Hukuk yoluyla çözülmesinin zor olacağını düşünüyorum.
Lakin Türkiye bölgede  güçlendikçe Yunanistan ile dolaylı olarak bir dostluk ortamı oluştukça çünkü Türkiye ne kadar güçlü olursa (Atatürk Döneminde bunu gördük.) Yunanistan da o kadar yakın davranıyor.
Belki karşılıklı olarak siyasi  bir çözüm bulunabileceğini düşünüyorum."
Soru 4- Son 2 yıldır Doğu Akdeniz'de en fazla ortak tatbikat yaptığımız ülkeye baktığımızda karşımıza İtalya çıkıyor. Aynı zamanda İtalya son 1 yıldır İtalya EastMed konusunda bir adım geride durmakta. Tüm Bu olaylara baktığımızda bir İtalya-Türkiye dostluğu görür müyüz ?
Cem Gürdeniz: " Evet İtalya ile Türkiye'nin  yakınlaşmasını pek çok alanda görüyoruz. Bu Tabii ki ülkelerin daimi çıkarları vardır düsturundan hareketle İtalya ile Türkiye'nin şu an çıkarları özellikle Doğu Akdeniz çanağında örtüşüyor.
Diğer yandan İtalya'nın Avrupa Birliği'nden uzaklaştığını görüyoruz, her ne kadar NATO üyesi olsa da ABD ile ilişkilerinde, özellikle Çin ile yapılan "Bir Kuşak Bir Yol" Projesindeki çok büyük katılım anlaşmasıyla ABD'nin de Şimşekleri üzerine çektiğini görüyoruz.
Türkiye, İtalya ile Akdeniz'de pek çok alanda, ki özellikle Libya sahasında ortak bir anlayış içersine girebilir. Benzer şekilde İtalya'nın tutumu Avrupa Birliği'nin Türkite karşıtı kararlarında dengeleyici bir unsur olarak görülebilir.
Ben gelecekte Türkiye İtalya ilişkilerinde iyiye gidileceğini ve dengeleyici bir unsur olacaklarını düşünmekteyim."
Soru 5- Rusya'nın Libya'da aktif olmaya çalışması nasıl yorumlanmalıdır ? Bu gelişmelerin akabinde ABD'nin Libya'da Rusya varlığı üzerinden etkin olma çabaları için yorumunuz nedir ?
Cem Gürdeniz: "Rusya'nın Libya'da aktif olmaya çalışması Jeopolitik bir devin ön bahçesi sayılabilecek olan Akdeniz'de pozisyon alması ile alakalıdır. Zaten soğuk savaş dönemine baktığınızda SSCB'nin Suriye'de, Mısır'da, Cezayir'de etkin olduğunu görüyoruz.
Hatta ve hatta Yunanistan'da bile etkin olduğunu görüyoruz. Soğuk Savaş Döneminde "Kitira" Adası ve çevresinde Sovyet Akdeniz Filosu'na demirleme yerleri verildiğini, Sovyet Gemilerinin o dönemde Yunan Tersanelerinde Bakıma dahi alındığını biliyoruz.
Dolayısıyla büyüyen, güçlenen Rusya'nın ve ABD Tarafından  Askeri olarak 1.Tehdit olarak gösterilen Rusya'nın Doğu Akdeniz'de ileriden savunma ve jeopolitik bir kuşak oluşturmak için Libya ve Suriye'de ki faaliyetlerini bu teoriden real politiğin bir unsuru olarak görebiliriz.
Tabii Türkiye ile bazı alanlarda çıkarları çakışsa bile, karşı karşıya gelinse bile Türkiye ve Rusya'nın uzun soluklu olarak, 21. Yüzyılın jeopolitiğinde dostane ilişkilerini koruyacağını düşünüyorum.
Tabii, ABD'nin Rusya'nın Akdeniz'de ki faaliyetlerini izlemesi ve Rusya'nın etkinliğini arttırmasına karşı bir denge oluşturacağını da kesin olarak söyleyebiliriz.
Çünkü ABD'nin  politikası zaten spykman'in Kenar Kuşak Teorisi üzerinden gidersek Akdeniz üzerinden (Güneyden) Rusya'yı çevrelemektir.
O nedenle gerek Libya'da gerekse Suriye'de Rusya'nın etkinliğini azaltmak için ABD'nin her türlü yolu deneyeceğini söyleyebilirim."
Soru 6- Bildiğiniz gibi UMH son zamanlarda Ciddi bir ilerleme kaydetti,
Ülkenin Batısı ve Kuzeyinde ilerlemeler oldu. Lakin  yapılan anlaşmanın sahil şeridi hala daha  Hafter'de. Eğer ki Hafter  ayrılık düşüncesini gündeme getirirse Türkiye ve UMH'nin hamlesi sizce ne olur ?
Cem Gürdeniz: "Türkiye'nin imzalamış olduğu Deniz Yetki Alanı Anlaşması'nı ilgilendiren kıyı parçasının Hafter'de olması Kanaatimce  ülke ikiye bölünse dahi etkili olmayacaktır.
Çünkü bu hat Libya Halkının lehine olan bir çıkarımdır, neredeyse 20.000km2'ye yakın bir alanı kendi lehlerinde tutan bir hattır.
Tabii bunun Birleşmiş Milletler'de kayıt altına alınmış olması da kim gelirse gelsin o bölgenin çıkarlarını koruyacak bir hükümet için lehte bir faktördür.
Bu konuda  Yunanistan'ın baskısı ile geri adım atabileceklerini sanmıyorum çünkü bunu kamuoyuna izah etmek çok zor olacaktır diye düşünüyorum."
Soru 7-  Mısır Silahlı Kuvvetleri'nin son dönemdeki aşırı silahlanması, ödeyemeyeceği kadar borca girip aynı borç para ile Batılı Devletlerden silah almasını nasıl yorumluyorsunuz ? Akdeniz'de ciddi bir tehdit olarak karşımıza çıkabilirler mi sizce ?
Cem Gürdeniz: "Mısır Deniz Kuvvetleri'nin özellikle 10-15 yılda çok büyümesi, çok gelişmesi Türk Donanmasını dengelemek için yapılan bir hamledir.
Biliyorsunuz Türk Donanması neticede Doğu Akdeniz'deki en özel coğrafyaya ve aynı zamanda Türk Coğrafyasını, Türk Ulusunu temsil eden büyük bir kültüre sahiptir.
Arap aleminde ise bilindiği gibi lider ülke Mısır'dır, Doğu Akdeniz'de gördüğümüz kadarı ile Türkiye ve Mısır üzerinden bu şekilde dengeleme siyasetinin güdüldüğünü anlayabiliriz.
Türkiye nasıl Çanakkale ve İstanbul Boğazları'na sahip ise Mısır da kritik bir su yolu olan  Süveyş Kanalı'na sahiptir. Diğer taraftan İsrail'in özellikle Denizaltı Filosunun çok güçlendiğini görüyoruz, bunun da Mısır tarafından dengelenmesi gerekiyor.
Her ne kadar Camp David Anlaşması ile Mısır ve İsrail'in arasında uzun süreli bir Barış olsa da bu Barışın Dünyada ki Konjonktüre bağlı olarak her an değişebileceğini söylemek mümkündür.
O nedenle sadece Türkiye'ye  karşı değil, İsrail'e de karşı olarak Deniz Gücünü yüksek nitelikte tutmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Ben Akdeniz'de doğrudan Mısır ve Türkiye arasında bir çatışma ön görmüyorum.
Çünkü bu tarz çatışmaların doğrudan ülkelerin çıkarlarını ilgilendirmesi gerekir.
Lakin bugün Mısır ve Türkiye arasında doğrudan bir Deniz Yetki Alanı sorunu yoktur. Mısır sadece GKRY ve Yunanistan ile siyasi bir blok içinde Türkiye'ye karşı birliktedir. Ama hatırlatırım ki bu bir "Askeri" İttifak değildir.
Sadece zaman zaman bir araya gelip tatbikatlar yapan bir dostluk ilişkisidir. NATO Gibi Askeri bir ittifaktan burada söz edemeyiz, o yüzden ben böyle bir tehdit görmüyorum."
Soru 8- Son dönemde İsrail ve Türkiye tarafından yapılan ılımlı açıklamaları nasıl yorumluyorsunuz ? İsrail'in İdlip'te Esad Rejimine (Çoğunluğu İranlı milis) Karşı gösterdiğimiz başarı ile kendilerince "Hizbullah Düzenli Orduya Karşı Zayıftır." Çıkarımı ne anlama gelmektedir ?
Cem Gürdeniz: " Türkiye İsrail yakınlaşması özellikle Doğu Akdeniz'deki barış ve istikrar için önemlidir. 2010 Mavi Marmara olayından bu yana İsrail'in Deniz Hukukuna aykırı bir şekilde geliştirdiği bu saldırının sonuçları tabii ki bugünlere kadar yansıdı.
Ancak ülkeler az önce belirttiğim gibi çıkarları paralelinde ilişkilere girerler, hiçbir ülke  sürekli dost veya sürekli düşman değildir. İsrail'in Türkiye'den kazanacağı çok şey vardır, özellikle çıkardığı Doğalgazı Türkiye üzerinden iletmesi onların çok lehinedir.
Diğer bir taraftan Türk Ordusunun İdlip'teki başarısı üzerinden yorumlar getirmeleri tamamen belki de Türkiye ile iyi niyetli bir ilişki başlatmak amaçlı bir hareketin göstergesi olabilir.
Ama şu anda bu konu üzerinde bir şeyler söylemek erken, çünkü biliyoruzki Kudüs'ün Başkent olması, ardından Ürdün'ün bütün dengelerini alt üst edecek Batı Şeria'nın %30'unun ilhakına karar verilmesi ve uygulamaya geçme olasılığı bir risktir.
Önümüzdeki süreçte Orta Doğu'da bütün dengeleri alt üst edecek, yeni bir istikrarsızlık başlatacaktır.
Ve Türkiye'deki iktidarın bu tutumunu yıllardır biliyoruz, bu nedenle İsrail ile bu tip bir ilişki kurulsa bile atmayı planladığı bu adımlarla yeni bir gerginliğe zemin hazırladıklarını da belirteyim."
Soru 9- Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de verdiği mücadelede öncelik haklarımızın korunması, bu artık herkes tarafından benimsendi.
Lakin insanların büyük bir kısmı yer altı kaynaklarını da merak ediyor. Size sorum şu, Enerji kaynaklarının çıkartılıp işlendikten sonra Ekonomimize katkısı ne boyutta olur ve ciddi bir rezerv bulma süremiz takriben kaç yıl sürer ?
Cem Gürdeniz: "Bu konuda Mısır'ın Zohr ve Noor Sahaları en güzen örnekler, aynı zamanda İsrail'in de Tamar ve Leviathan sahaları da dikkate değer örneklerdir.
Mesela Türkiye'nin böyle bir sahayı bulduğu takdirde enerji konusunda dışa bağımlılığı en asgari düzeye inmesi söz konusudur. Tabii Deniz dibi araştırmaları zaman ve sabır isteyen işlerdir, Norveç bu kavramın en güzel örneğidir.
Norveç 1960'larda Kuzey Denizi'nde başladı araştırmalarına lakin 1969 Aralık ayına kadar hiçbir şey bulamadılar, hatta son olarak BP bölgeden ayrılma kararı verdi ve Norveç Hükümeti de bu kararı destekledi.
Ancak sondakikada BP bir saha (Ekofisk sahası) daha olduğunu ve orada araştırma yapmadıklarını eğer yapmazsak bizden tazminat istersiniz bu yüzden burada da arama yapıp ayrılacaklarını bildirdiler ve Norveç Hükümeti de bunu onayladı.
Araştırmadan sonra Dünya'nın en büyüklerinden biri olan deniz dibi petrol rezervi çıktı ortaya. Bugün Norveç'in fert başına Milli Gelirinin 90.000 Dolar civarında olmasının temel nedenlerinden biri bu sahanın keşfidir.
Bu keşif bir ülkenin kaderini değiştirmiştir, o nedenle dediğim gibi deniz diplerinde ne olduğunu ve ne olacağını kestirmek kolay değildir.
Bu araştırmalar sabır ve vakit ister ama ben gerek Nil Havzası, gerek Girit Havzası ve gerekirse de Akdeniz'in Libya'ya doğru olan kısmından gelecekte bir takım rezervlerin çıkacağına inanıyorum.
Bunlar olmasa bile bu bölgenin gazhidrat  denilen maden bakımından da çok zengin olduğu biliniyor, bu da gelecekte ki şu an bunu Çin başardı. Türkiye de bu gazhidratları çıkardığı takdirde enerjiye harcadığı doğalgaz faturasında büyük bir rahatlama olacaktır diye düşünüyorum."
Soru 10- Yeni bir kitap yazıyor musunuz ? Yazmıyorsanız bir planınız var mı ?
Cem Gürdeniz: "Evet, "Mavi Vatan'ın Güney Kapısı" Adında yeni bir kitap yazıyorum. Son 20 yılda Doğu Akdeniz'de yaşananları özetliyen ve bir de benim makalelerimin olduğu hızlı bilgi edinme konulu bir kitap olacak.
Kitap bitmek üzere, büyük ihtimalle Eylül ayı gibi Koronavirüs salgını geçtikten sonra çıkarırız."
Soru 11- Artık Soru-Cevabın sonuna geldik, bu söyleşiyi sonlandırmadan önce gençlerle alakalı da bir soru sormak istiyorum.
Son dönemde yaşanan olaylar ve akabinde Türk Milleti'nin Mavi Vatan Kavramını benimsemesi, siz dahil bu yolda emek gösteren herkesi duygulandırdı. Bu konuda  Özellikle genç kişilere öneriniz nedir, kendilerine ne gibi tavsiyeler vermek istersiniz ?
Cem Gürdeniz: "Gençlere öğüdüm şudur; 21. Yüzyıl Deniz Yüzyılı olacaktır ben bunu gittiğim her konferansta anlatıyorum. Mavi Vatan 21. Yüzyılda Türkiye'nin yöneleceği 1 numaralı jeopolitik olacak, çünkü çok büyük bir meydan okuma ile karşı karşıyayız.
150.000km2'lik büyük bir alanın Türkiye'den çalınması söz konusudur Yunanistan ve GKRY Tarafından. Tabii bu ülkelerin gücü buna yetmiyeceği için arkalarına AB ve ABD'yi aldıklarını biliyoruz Türkiye yani siz gençler bu çıkarlarınızı asla ve asla tartışmayın.
Ekofisk sahası yani Norveç'in durumunu mutlaka hatırlayın, bu büyük alanlar onların eline geçtiğinde kendi halkı fert başına 90.000 Dolarlara çıkarken bizim Türk halkımız maalesef orta gelir tuzağında devam edecek bunu aklınızdan çıkarmayın.
Bu alanlar için ekonomik kriz ile bedel ödemek gerekiyorsa  buna da hazır olmamız lazım. Efenim dolar 10 lira olacak, bizi ekonomik anlamda mahvedecekler diyerek bu alanların elimizden çıkmasına izin vermememiz gerekir, bu bilinçte olmak elzemdir.
Çünkü atalarımız bizlere nasıl bu vatanı bırakmak için nesilden nesle cephelerde koştularsa,bizim neslimizin de yapacağı gelecek nesillere Mavi Vatan'ı aynen bize bırakılan gibi bırakmaktır. Onun için bize dayatılan 2. Sevr'e Hayır diyeceğiz, gençler de bu işin öncüsü olacaktır.
O yüzden bol bol Deniz stratejisi, Deniz Jeopolitiği, Deniz Tarihi konusunda okuyun, kendinizi yetiştirin. Benim sizlere en büyük tavsiyem budur, okumadan, teori olmadan bu işler olmaz. Hepinize sevgiler sunuyorum."
Evet Yazılı Soru-Cevap Söyleşimiz bitti, umarım sizler de okurken keyif almışsınızdır. Daha çok Cem Gürdeniz'in önceden cevaplamadığı ve merak esilen konulara değinmeye çalıştım. İlk Tweeti beğenip RT yapmayı unutmayın :) Saygılar sunuyorum hepinize, esen kalın.
You can follow @pagrup.
Tip: mention @twtextapp on a Twitter thread with the keyword “unroll” to get a link to it.

Latest Threads Unrolled: